REKLAM ALANI 1

İKİ BİN ON SEKİZ

Herkesin her şeyi çok iyi bildiği dönemde, bildiklerin beş para etmiyorsa kendine sakla, dedim, yine yetinmedim, bu defa kendi içimde binlerce parçaya bölündüm ve her zerreme bildiğim her şeyi noksansız aksettim ve kendim için yazdım ve parçalarımın tümü için. Sonra diyalog da olduklarımla oturdum pazarlık masasına, işte kendime hakim olmam benim böyle başladı ve kendimden geçinmem de. Duygularımın ekmeğini yedim ben, ekmekten kesilince duygularımı yedim. Sonra arzularla idare ettim bir dönem, arzular istedi ömrü benden, ömrü harap edince çektim beni arzudan. Sustum ve konuştuktuklarımla cenk ettim. Yenildim, karşımda duranları yanıma çekemedim. Ağır sözlerimin vicdani mükellefiyetini yedim muhakeme odalarında, ışıksız bırakıldım ve çok sonrasında ötelerden yükselen bir sesle aforoz edildim. Dışlandım kendimden, üzerlerine baskı kurduklarım tarafından ve isyana uğradım vücud ülkemde, içlendim. İçlendikçe yöneldim, “dua” denen bir suretle tanıştım, hislerime kurban olmuşken. Durdum, dua ile hareket buldum. Önce bir adım attım kendimi hapsettiğim karanlık tünelden, sonra kendi sesimin yankısını duydum yöneldiğim yerden. Sessizliğin sedasını işittim ben ve zifiri doğumların aydınlığını gördüm. Ölüm kalım savaşı verirken içimde, hava bir anda bozmuş iken tepemde, gök gürültülü sağnak yağışlarımın etkisini hissettirirken yazıma ve alacakaranlığın da hazan vaktimin, seli nasıl dindirdiğini ve göğü katmanlarıyla sarmaladığını ve güneşiyle serhatıma nasıl dokunduğuna şahitlik ettim. “Anlat”, dedim, sus! ve anlat. Susmaya başladıkça bendimin benlen konuştuğunu gördüm. O kadar çok yüklenmişim ki kendime, o kadar çekmişim ki kendi başımı hesaba, o kadar vermişim ki yine kendime cevapları, meğer ben şişmiş ben sönmüşüm. Dolmuş, doldurmuş, boşanmışım bir anda. Şimdi geçmediğim o yolların hatrı kalmadı üstümde. Aşmadığım yol ve kat etmediğim mesafe de, kalmadı. Sondan gelip başa sardıklarım malumdur bana, bandı ters koyup tersten dinlediklerimde öyle. Ağır hücumların gölgesinde dokunulmazlık zırhı var üzerimde. Ben korunağımı bulmuşum ve mabedimin kapısını. İçten savaşlarda içeriden yara alanları terfi eder imiş yüce Allah, onları oluşturur yetiştirirmiş lazım olana. İnsan en çok kendisinden bulur, aradığını, görür ve anlar imiş. Ekseriyetle yazar ve anlatır ama anlaşılmanın farkına varamaz, vardığındaysa noktayı yine o koyar imiş. 
 
Ey insanlar, uluslar ve tüm milletler,
Bu sizin ulaşmak uğruna birbirinizi yediğiniz adalet,
Barıştan geçmeden edinmeye çalıştığınız ganimet,
Karanlıkların dibinden çıkardığınız aydınlık,
Gerçekten inanıp tevekkül etmezseniz
Birbirinize saldırmaya ve haklarınızı zedelemeye devam ederseniz,
İnsanlık onurunu ayaklar altında çiğnerseniz
Gözler boşanır, kılıçlar çekilir
Hesap etmedikleriniz başınıza gelir
Ve birden olur her taraf ve tüm insanlar bembeyaz
Sonra? Sonra ne sen sor ne ben söyleyeyim.
 
4 Aralık İnsanları Haftasını “Gazoz olma, efsane ol” tabelasıyla kutlarım, 3 Aralık dilimini de bu haftaya dahil ederim. Geçmiş kandilimizi de tebrik ederim, Allah elçisi Hz. Muhammed’e duayla selam ederim, Allahu Teala peygamberimizin şanını korusun, O’nu, ashabını ve ehl-i beytini hep yüceltsin dilerim. Ümmeti korusun.
Son olarak, 3 Aralık Günü ile ilgili yazıma bir mesaj kaydeder, yazıma noktayı koyarım.
Sevgili aileler, konu komşu akraba, yüce devletimiz ve tüm vatandaşlarımız, özel insanlarımıza, ki, ben öyle diyorum (engellilere), “kendilerini kazanma” hakkını verip, olanak ve imkanlarını tanıyın, şahsım adına konuşuyorum, geriye bir şey vermeseniz de olur. Böyle bir ailenin mensubu olduğum için Cenab-ı Allah’a her daim hamd eder, hepinize iyi haftalar dilerim.
/Can Ahmet Vural
7.12.17.4

PAYLAŞ
REKLAM ALANI 11