REKLAM ALANI 1

ÖNDE GİDENLER

Kaliteli eğitim, güven ve bakımla bütün engellerin üstesinden gelinebilir! Tarzı ifademle, 
10 Aralık İnsan Hakları Günü’nü aşağıdaki duygu ve düşüncelerimin toplamı, 
Daha önce kaleme aldığım gerçek hayattan örnek kesitler ve bu öz anlatımların vesile oldukları, dahası bir talep, bir düşünce ve bir çağrıyla tebrik edip sonlandıracağım.

Yemin olsun ki gözümüzde, tüm insanlar eşit ve kardeştirler.

O, Gözlerini Kapadığında Gördü Gerçeği
03.10.2011.1

02 ilâ 03 Nisan 2011 Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi ara sınavlarını müteakip düzenlenen Bursa Atatürk Anadolu Lisesi’ndeki final sınavlarına öğrenimini sürdürmekte olan bütün özel bireylerle birlikte ben de katıldım. Sabahtan girmiş olduğum, Genel Muhasebe, Genel Matematik sınavlarında sene boyunca çalıştığım, dirsek çürüttüğüm ve dahi kafa patlattığım o ambiyansların meyvesini alacağıma inanmaktayım. :) Kardeşim, konumuz içinde bulunduğum o hava ortamı değil de işte beni o havaya iten %85 görme kaybı olmasına rağmen ama bu dezavantajını görmezden gelerek memurluğa kadar terfi eden ve eğitimini bırakmayıp sürdüren bir kardeşimizin hikayesidir.

Onun adı Ali, tek emeli “vali olmak!” Makam, söz, itibar sahibi olmak için de değil, topluma yararlı her yurttaşın üstlendiği misyonu “sorumluluk bilincini” enginlere taşımak için. Aynı kaderi paylaşan, farklı durumlardan muzdarip bütün kardeşlerin gözlerindeki perdeleri aralamak için. Gözün göremediği umudu gönüllere göstermek ve orada yaşatmak için.

İnsanın kafasına takılmıyor değil abi, acaba Ali ve Ali gibiler mi görme engelli, yoksa Ali ve Ali gibileri görmezden gelen bizler mi? Sorunun cevabı açık, net...

Ben Ali’nin gerçek yaşam öyküsünü anlamaya başladığımda şöyle bir ders çıkardım kendime, izninizle: Kalp bazı şeyleri idrak ettiği müddetçe göz görmese de zorlukların üstesinden gelinebilirmiş. Önemli olan, kalbin şu hayatı tasdiklemesiymiş.

Ali de bizler gibi vaktiyle feleğin çemberine şambrel olmuş bir kardeşimiz. Geçtiğimiz aylar içinde evimi şereflendirmişti. Onu ve annesini ağırlamaktan kıvanç duyduğumu dile getirmek isterim.

Annesiyle beraber bana anlattıklarını kısaca özetlersem, 

“Küçüklüğümden bu yana ben de diğerleri gibi toplumun olumsuz bakış açısından muzdarip bir malûldüm. İnsanların davranışlarını görmezden gelmem için herhalde kör olmam gerekiyordu; ama ben bu tür ithamları kendime hiçbir zaman konduramadım. Sonuçta insandım. İhtiyaçlarım ve sorumluluk gereksinimlerim sağlıklı bireylerden farklı olsa da beklentilerim herkesle aynıydı (insanca yaşamak). Lâkin herkes gibi sosyal bir hayatım olmadı. Tek dayanağım olan annem ve kız kardeşim sayesinde hayata tutundum. Görme yetersizliğimden dolayı kitaplarımı okuyamasam da onlar sayesinde içindeki bilgiye eriştim. İlk ve orta öğrenimimi herkes gibi Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarımızda tamamladım. Fakat farklılığımdan dolayı bir türlü arkadaş edinemedim. Mahallemde yalnız başıma ve de annemle oynadığımı hatırlıyorum. Mahalle baskısı ve aile baskısı hayatımıza egemendi. En yakınım olan büyükannem ve büyükbabam beni ailelerine yakıştıramıyorlardı. Bunu görmesem de hissediyordum. Herkes gibi iki yolum vardı, Ya bu zihniyetleri gütmek, ya da bu zihniyetler tarafından güdülmek. Her şeyi görmezden gelirdim de inancımı görmezden gelemezdim. O inançla mücadele ettim, sonuca ulaştım. Girdiğim Milli Eğitim KPSS sınavını “seksen” not ortalamasıyla kazandım. Eğitim sınavlarını da “doksan” not ortalamasıyla geçtikten sonra Konya Fen Lisesi Santral Memurluğu görevine atandım. Şimdi maddi ve manevi yönden çok rahatım. Ayaklarımın üstünde durabilme şerefine eriştiğim içinde onurluyum. Eğitim seminerlerinde karşılaştığım manzara beni daha da gururlandırdı. Bu manzara, yaklaşık iki yüz kişiye yakın özel bireyin hayatlarını kazanmak için verdikleri mücadeleydi. Bu mücadeleyi görsen göz kamaştırıcıydı. Hayatımda görmediğim kardeşliği ve yardımlaşmayı orada gördüm ben. Dilerim ki Cenab-ı Allah bu sevinci herkese yaşatsın."

Annesinin söyledikleriyse sadece akla mantığa değil adeta yüreğe işliyordu: 

‘Böyle bir evladı bana bağışladığı için Rabbime her zaman şükrettim, hamd ettim. Oğluma duyduğum inancın çeyreğini konu komşum akrabam bize duymadı. Ben de vaktimin çoğunu Ali’min gelişimine ayırdım. Hemen hemen tek uğraşım oydu. Her gece yatağıma yattığımda başta Ali, sonra cümleniz için dua ettim. Allah’tan rahmet ve yardım diledim. Ömrümde yaşamadığım rahatlığı artık oğlum bana yaşatıyor. Ben herkesten razıyım. Üzerimizde emeği bulunan herkese teşekkürlerimi sunuyor, iki cihan saadeti niyaz ediyorum’

Öncelikle böylesine erdemli bir aileyle tanışma şerefine nail olduğum için ne kadar şanslı olduğumu belirtmeme gerek yoktur diye düşünüyorum. Bunu daha demeden anladığınızı ümit ediyorum. Üstad, çok var! Ali ve Ali gibiler o kadar çok ki... Belki böyle durumda bulunan birçok cevherin farkına varamadığımız için “hepimiz birer engelli adayıyız” Çoğumuzsa çoktan o bilinmeze erişerek gâibin yüklediği zifiri karanlıkta önünü görememekteyiz.
Saygılarımla.

Ali şimdi vazifesini îfa ediyor. 
Hey gidi hey, biz halâ nerdeyiz…

Hikâyeyi gururla paylaştıktan sonra, 
Bu kutlu yolun ve şanlı davanın hizmetkarları yılmaz savunucularından, Engelsiz Mekanizma Koordinatörü Sayın Alperen Selvi kardeşimle Başkent Sorumlusu Süleyman Çakmak kardeşimi de buradan sevgi ve selamla anıyorum.  

Alperen, ağır derecede cerebral palsy rahatsızlığından mustarip olmasına,
Süleyman ise yine halk dilinde, kekeme olarak da bilinen bir çeşit konuşma sıkıntısı yaşamasına rağmen, 
Anadolu ve Gazi Üniversiteleri’nde ayrı ayrı Hukuk okuyup ortak inanca adım adım yürüyorlar.
Birinin amacı kaymakam olmak, diğerininse hâkim-savcı...

Alperen kardeşim geçtiğimiz Mayıs’ta Beştepe’de düzenlenen 19 Mayıs Resepsiyonu’nda Cumhurbaşkanımızın özel konuğuydu. Çıkıp orada canlı yayında milyonlar şahitliğinde zat-ı alilerine şunları aktardı, “Efendim, benim bir takım fiziksel rahatsızlıklarım ülkeme ve milletime hizmet etmeme engel değil, şayet ben bu halimle bu noktaya geldiysem, emin olun bundan daha fazlasını da başarırım!” Medeni cesareti ve duruşuyla milletimiz nazarında göz dolduran Selvi, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da tebrik ve saygısını kazandı. 

– Bu notu da buraya düştükten sonra bu konuya nereden geldiğimi yazacağım,
Geçtiğimiz gece yine bu fakiri uyku tutmadı televizyonda kanalları geziyorum, özel bi kanalda bir ses yarışması denk geldi. Orada kaldık. Mehmet Çelebi adında bir beyefendi çıplak sesiyle takılmadan seslendirdiği şarkısında izleyicileri mest etti... Ancak bu performansıyla jüriyi etkilemeyi başaramayan Mehmet Bey tam uğurlanacakken kanalın yöneticisi tarafından durdurulup konuşturulmak istenince onu diğer yarışmacılardan ayıran en önemli farkı bir anda ortaya döküldü. Jüri şok, nasıl ya? Mehmet abimiz günlük yaşamda konuşma yetisini tam ve etkin bir biçimde kullanamayan kekeme idi. Tıpkı şarkılarını beğenerek dinlediğimiz ünlü Türkücü Hüseyin Turan beyefendi gibi… Burada da garip olan bir şey yok, işin enteresan yanı, halkımız deyimiyle konuşma engelli Mehmet beyin doktorunun da bir görme engelli olduğu hususunu öğrenmemiz oldu. 

Sustum, şaşırmadım ve gözleri %90 derece göremeyen Avukatım İrfan Eser abim geldi aklıma, sevgiyle… 
Alın bir de buradan yakın. 

Kim ne derse desin mesaj şu, 
En başta helal olsun, diyerek,
Mehmet beyin anlaşılmakta zorlanıldığı kilit rahatsızlığı onun bir engeli değil, sahnede kalmasına, yarışmadan elenmemesine vesile bir farkı beraberinde gündeme taşıdı, taşıyor…

Bu onun -farkı-ydı, bak ben anladım, 
Bu onun bir ayrıcalığıydı, ee, nasıl diyeyim, özel durumu!
biz anladık, 
hepimiz anladık, 

peki, sen anlıyor musun?!
Anladığını umuyorum, anlaştığımızı umuyorum.

…Ve bu farkı da yalnız fırsat eşitliği sayesinde belli oldu Mehmet Çelebi beyefendinin,
Dün olduğu gibi bugün de sadece fırsat eşitliğine vurgu yapıyor ve ülkem koşullarında şahsım nezdinde bütün özel kardeşlerime bu hakkın tanınmasını diliyorum.

Sevgili Hüseyin Turan abi, Türkülerinle yazıma renk kattın, eyvallah.

Bu da bizden size gelsin,
Hüseyin Turan’dan
“Sana ben şiirler sözler büyüttüm 
Sana ben baharlar yazlar büyüttüm 
Sana ben ummalı hisler büyüttüm, söyleyemedim...”

Bekle, ders kitabında inşallah söyleyeceğim.
Can Ahmet Vural
07.12.16.3

 


PAYLAŞ
REKLAM ALANI 11