REKLAM ALANI 1

Güzergâh’tan…

Bu hafta Gürses’te,

Kendini akıllı zanneden ahmakların, inanç bir afyondur düşüncesine atıfta bulunarak, tam aksine, onun bir çığlık, bir duruş ve uzlaşmacı bir sosyal nizam biçimi olduğu kanısını elden bırakmayarak 2013 yılında kaleme aldığım Güzergâh – İstikamet İnsanlık kitabımın son satırlarını paylaşma gereğini (düşünceme kimseden bir katkı beklemeden) hissediyorum,

Bu hissiyatımdan hareketle O’nun ilk emri ve öğretisinin son Peygamber’ine, Cebrail (as) aracılığıyla “Oku ve davet et!” vahyi ile geldiğini hatırımda bulundurup DAEŞ ve uzantısı olan muhtelif terör yapılanmalarına da, - siz beslendiğiniz madde ve onunla oluşturduklarınızla ancak cahilleri aldatır, peşinizden sürüklersiniz demek istiyorum.

Hiçbir surette ve gerekçeyle toplu ve kanlı intihar eylemlerinde çocukların öne sürülmesi ve bunların amaçlarına alet edilmeleri aklın almadığı gibi kabul de edilemez! İşte bunlara ve bunların eylemlerine müsamaha gösterenlere de lanet ediyorum.

Bunlarla mücadele için Celabrus’a askeri harekât başlatan erlerimizin zaferle ve sağ salim anavatanımıza dönmelerini Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyor yurdumuza ve dünyaya bir kez daha barış diliyorum.

Çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve hastalar bizlere yüce Allah’ın birer emanetidir! - / Hz. Muhammed (SAV)

*****

Bazıları inançlı doğar, bazılarının inanmaktan başka çaresi yoktur. İnanç bazılarına göre hayattır, bazılarına göre ise yaşam tarzı. İnanç bana göre yeryüzündeki bütün değerlerin toplamıdır. Tüm samimiyetimle söylüyorum, inanç yüce Yaratıcının yarattıklarına karşı bahşettiği en büyük armağandır. Onun lütfudur. Kelam Sıfatının bu dünyadaki yansımasıdır. Ey yürüyüp giden dost! Güzergâhta sona çeyrek var, şimdi sana bu öğretilerden çıkardığım özü aktarmanın sırası ve diyeceğim o ki; sen inancını bir yere taşımadığın sürece, inancın da seni hiçbir yere taşımaz! Sen onu yaşatacaksın ki, o seni terk-i diyar eylediğinde dahi yaşatsın. Bir söyleşimde aynen şunu dediğimi hatırlıyorum; benim gıdam insanların inancıdır! Yine önceki bir söyleşimde de kalktım, katılımcılara aynen şöyle seslendim; ben bir inancın ürünüyüm! - İnancın ürünü nasıl olur? İşte onun kadar değerli, onun kadar saklı, onun kadar kırılgan ve onun kadar hassas. Onun kadar mahremim! Açıldığımda paylaşıldığımda ve çoğaldığımda ise yine onun kadar onurlu, yine onun kadar şerefliyim.

Gününü görmüş, geçirmiş köşesine çekilmiş minberden okunan hutbeyim. Nasibimi aldım hayattan. Şimdi ben hayatı görmezden gelip, onu çekilmez kılmıyorum. Ben onun röntgenini çektim ve o filmi sizinle paylaşıyorum. 

Bir olmayan ve asla da bir olmayacak olan ben/deniz yüreğimden taşan damlacıkları bilmenizi ister; 

Vadesi dolmayan günü gelmemiş, kapanmamış hesabım ben. 

Bir yerlerde bıraktığın, dönüp arkana bakmadığın, unuttuğun, sonra da kaçıp uzaklaştığın birikimim! 

Bıraktığın günden beri doluyum. Ben, benlikten çıktım. Şimdi bir benliğe sığmayacak kadar taşkınım. Karadeniz'im ben. Poyrazım. Selle karışık yağmurum, geçiyordum yüreğine uğradım. Nasıl ki düşmüşüm, nasıl ki vurmuşum dibe, öyle biçare... Anlıyorum gama da o kadar komşuyum.  

Musibetle nasihatin çatışmasından arta kalan ganimetim ben. Kazancım. Toplayabilirsen beni şayet, senin sonucun olurum. 

Kendimi adamdan saymıyorum, çünkü ben bir ruhum! Her ümitsizliğe kapıldığında beni hatırla. Öyle ki şu an, bir yerlerde batmak üzere olan bir güneşin son arzusuyum ve onun namına şöyle buyuruyorum: Bizi unutmayın!  

Güneş batar, ay yükselir. Güneşin bir kez batması binlerce kez yükselmesine nedendir, işarettir. Yeter ki insanlar güneşten çalsın bakışını. Etraflarına güneş gibi yansısın.  Yeryüzündeki batan güneşlerden aldığım ilhamla Sana vardım âdem. 

Can Ahmet VURAL 

25.08.2016.4


PAYLAŞ
REKLAM ALANI 11