REKLAM ALANI 1

TARİFSİZ YAZI

Ebedi âleme intikallerinin yaklaştığı bir dönemde Hz. Muhammed (S.A.V)’e varıp soruyorlar, “Ya Allah’ın habibi, bizlerden bir isteğin var mıdır?” Resullullah cevaplıyor, “kadınlarınıza iyi bakın, onlara hep iyilik ve saygıyla muamele edin, vallahi onlar size Allah’ın emanetidir.”

Korkuyoruz,
Kalabalıklar arasına karışmaktan,
Kapılarımızın önüne adımlarımızı atmaktan,
Burnumuzu dışarı çıkarmaktan,
Milletçe üç buçuk atıyor korkuyoruz. 

Korkuyoruz, 
Zihnimize dolananlardan,
Algılarımızdan,
Düşüncelerimiz ve onların izahından,
Son derece korkuyoruz.

Korkuyoruz, soru sormaktan,
Kendi başımıza bir karara varmaktan, 
İnancımızı kaleme almaktan,
Ve görüşümüzü yansıtıp bertaraf olmaktan,
Dehşete kapılıp korkuyoruz.

Çalıştığımız makinenin korsanından,
Bindiğimiz servisin şoföründen,
Gittiğimiz yerin çalışanından, 
Sözün geliminden, çıkan ağızdan, 
Söylenen sözden, sergilenen davranıştan
Daha duymadan alacağımız cevaplardan,
İncitmekten ziyade incinmekten devasa bir korku duyuyoruz.

Haddimizi biliyoruz, yerimizi biliyoruz…
Peki, kim olduğumuzu da biliyor muyuz? 
İşte onu bilsek böyle korkar mıyız?
Biz Allah’tan değil, hemcinslerimizin şerrinden korkuyoruz.
Bu da bir gelişme. Arkası muhakkak Allah’a dönecek.

Hastaneye gitsek doktorundan,
Daireye gitsek memurundan,
Kapımız çalsa postacısından,
Telefonu kaldırsak öbür ucundan,
Televizyonu açsak acı haberlerden,
Öğretmeninden, polisinden, hâkiminden, savcısından,
Dahası, eşimiz, çoluğumuz çocuğumuz ve kan bağlarımızdan,
Hatta kapı karşı komşumuzdan,
Azrail’den korkmadığımız kadar korkuyoruz.

Hâlbuki ölümden bu kadar korkmuyoruz.
…ama ölmekten korkuyoruz.

Terörizm bize bizim kadar korku salmıyor,
Biz kendimizden korkuyoruz, 
Neden mi?
Ne kendimize ne de karşımızdakine artık güven vermiyoruz.
Huzuru her yerde arar olduk!
Sebep?
Ait olduklarımızın sayısı sahip olduğumuz şeylerin sayısını aştı.
Karanlığımızın gölgesi kendi ışığımızı bastırdı.
Çare, yol?!
İyi bir insan olabilmek adına çok fazla acı çekerek Allah’tan bağışlanma dileyip gözyaşı dökmektir.

Biz kaybettik kardeşim, hem de ne zaman biliyor musun?
Hani yaklaşık beş sene öncesi soğuk bir kış akşamıydı, Bursa Merkez Heykel caddesinde in cin top oynarken biz seninle evimize doğru yol alıyorduk. Hani o gün sen başkasının kılığında yanıma zuhur etmiştin. Hani lise üniformasıyla önümüzden giden bir kız kardeşimiz vardı, o kardeşimiz ayakta durmakta dahi zorlanıyor yoluna yalpalayarak devam ediyordu. Arada başını tutuyor, muhtemelen gözleri kararıyordu. Biz yanına gidip de ona ne olduğunu edebimizden soramamıştık ya, hani yollarımız bir yerde ayrıldı ya… Şimdi anlıyorum işte biz o gün edep değil edepsizlik etmişiz. İşte biz o gün kaybetmişiz! 

Yuh olsun, bize.

Şimdi bırak bunları, o yeni aldığın akıllı saatin nasıl, asıl sen ondan haber et. Çok havalı değil mi? Şayet gülebiliyorsan güle güle kullan onu, sonra senin ve senin gibilerin değil, peşinden sürüklendiğin kokunun, havanın bizzat peşinde olduğumuzu unutma beyim. 

/Can Ahmet Vural
25.02.16.4

Sosyal medyada bu hafta buradayız 
#akilsizinsan


PAYLAŞ
REKLAM ALANI 11