REKLAM ALANI 1

PUSULA

Yaşamı herkesin yararına açmanın, sürdürülebilir ve elverişli hale getirilmesinin yollarını barışçıl şekilde izlenilmesini takip etmemin üzerinden neredeyse tam çeyrek asır geçti. Bu süreçte öğrendiklerimizden hareketle gelişim aşamalarını kaydetmenin, harf harf beyan etmenin tatlı gururunu yaşıyor, paylaşıyorum. İçimizdeki veya dışarıdaki (ortak yaşam alanları) engellerin bertarafı hususunda kati surette birey ele alınıp, bireylerden topluma ulaşmanın daha inisiyatifli, daha gerçekçi ve daha doğru bir karar olduğu düşüncesinin altını çizerek vurguluyorum. Her yönden çığırlar açmış, tarihinde büyük reform ve yeniliklere imza atmış insanımızın, bağımsız, özgür, katılımcı ve müreffeh bir yaşamın tesisinde takıldığı engelleri hayrete şayan biçimde ve akıl tutulmalarının ötesinde karşılıyorum. Naçizane senelerdir kendime şu soruyu yöneltiyorum, “kendi derdimden, sorun ve sıkıntılarımın ağırlığından tabiri caizse varoluş gayemden bihaber kalarak mı yaşıyorum?” Bu farkındalığın izahı noktasında aksak adım, kaplumbağa misali mesafe kat edişimin bilincindeyim. Kendi sorumluluklarımın, iş yükü ve insan olma erdeminin yüklediği mesuliyetlerin farkındayım. Kendimi zora sokuşum kolaylıkları peş peşe tetikleme arzumun kuvvetli iştiyakından yana. Toprağın altında sıkışıp daralan bir çınar fidesinin tohumu gibiyim, oluşumu gerçekleştirmem an meselesi. 
Şunu iyi biliyorum ki, o güvercinler sende öğrenecek havada süzülmeyi, sende birikecek çığ dalgaları, sende görülecek bütün gerçek ve senden sorulacak gün gece! Varlığını önemsiyor, muhatap olarak bilmem ne zamandır seni karşıma alıyorum. Kesinlikle kaybedilmeye layık değilsin ve harcanmaya, sonra görmezden gelinmeye ve ben, senin duyan bir yüreğin, gezen bir dünyan, açık bir ufkun ve konuşan bir hakikatin olduğunu daha yüzüne bakar bakmaz anlıyorum. Bu özelliklerinle de aramızda bir fark olmadığını net gözlemleyebiliyorum. Bir gün zuhur bulacağına, bu temaşadan çözüleceğine, abartısız kaygılar taşıyıp herkes gibi, herkesten ve sıradan biri olacağına güçlü inanç besliyorum. İşte o gün, sana şeksiz şüphesiz bir hak tanınacak ve hakkın olan yaşam standardın noksansız teslim edilecek. Ben o günü iple çekiyor, içten içe çağırıyorum. 
Son düzlemde dile getiriyorum, kusursuz değilsin kabul, değiliz hiçbirimiz ama engelli olduğunu da düşünmüyorum. Keşiflerin önünde engel yok! Dahi kurduğun o hayali resmetmenin karşısında da… Kırılganlığın ve zafiyetin, güçlü ruhundan kaynaklanmakta. Seni yıpratan her şey kendini okuman, gizdeki sihri meydana çıkarman ve şunu iyi anlayıp aktarman için belirmekte;  engel dediğimiz olgu veyahut badire, herhangi bir yetmezlik, kayıp ya da noksanlıklardan ziyade toplumsal ve trajik vakaların tezahürüdür. Engel atacak bir adıma haiz ayağının olmamasında değil, bunun yolunu veya yollarını sana sağlamayanın doğasında, dünyasında saklıdır. Engel akıl ile vicdan, gönül ile feraset arası gidilen çift şeritli (duble) güzergâh bağlantı köprülerinin dibine kasıtlı döşenen dinamitlerin fitilinde gizlidir. Ben o engelin kaynağını iyi biliyor, hakiki maksatta sana, varlık hazinene ulaşan, ihtiyaç duyduğun o harita, rotanın ana arterlerini çiziyorum. Karşılaştığın sarp yokuşlarda beni ve mücadelemi unutma, kavgayı bırak, kendinle barış ve dünyanın güçlüklerine güven ile göğüs ger. Senden önce nicemiz geçti bu zorlu hayat vadisinden, senden sonra da birileri tekerlerini eskitiyor olacak. Onun için sen de geçtiğin yoldan inandığın değerin en basit, en somut göstergesinden bir taş al yerden yahut da bir çivi, kenara çek. İstediğin ne, kim varsa kendinden iste ve O’na daimi yakarışlarında, “beni gör” deme, “bize bak” de!
/Can Ahmet Vural
2.12.18

 


PAYLAŞ
REKLAM ALANI 11